Hatıralarla Türksat Prof. Dr. Lokman Kuzu
“..Vatan onun yokluğunda yerine koyacak bir şey bulamamaktır. Vatan dayanışma, paylaşma, adalet, şefkat, merhamet ve fazilettir. Vatan ahlaktır. Vatan tevazu ve kahramanlıktır. Vatan verilmiş sözdür. Söz namustur. Vatanın tapusu şehitlerin mezar taşlarıdır. ‘’
Mustafa Kutlu
Öz İletişim İş Sendikası Kültür Sanat Komitesi olarak başlattığımız Hatıralarla Türksat projemizin bu yazımızdaki konuğu uzun yıllar Türksat’ta hizmetlerde bulunan şu anda da TUSAŞ Uzay Sistemleri Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Prof. Dr. Lokman Kuzu Hocamız. Hocamıza davetimize icap edip bu değerli söyleyişisi için Sendikamız Kültür Sanat Komitesi adına çok teşekkür ederiz. Bu vesile ile yakın zamanda TUSAŞ tesislerine yapılan hain terör saldırısını Öz İletişim İş Sendikası olarak kınıyoruz. Rabbimizden TUSAŞ şehitlerimiz başta olmak üzere tüm şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabırlar niyaz ediyoruz. Milletimizin başı sağ olsun.
Lokman bey öncelikle sizi sizden dinlemek isteriz. Lokman Kuzu kimdir?
Efendim bendeniz 4 Nisan 1974 tarihinde Konya Karapınar’da doğdum. Çocukluğumun bir kısmı dedemlerin köyü Kazanhüyüğü’nde geçti. Yazları koyun kuzu ve tarla tapan işleri için orada olurduk. Köy hayatı zor bir hayat. Onu yaşadığım için kendimi şanslı hissederim. O hayatı görünce okumanın kıymeti daha bir anlaşılıyor bence. İlkokul, ortaokul ve lisede başarılı idim. Lise o yıllarda 3 yıl idi. Ben Lise 1 ve 2’yi Karapınar’da okumuştum. Lise 3’e başlamadan Konya genelinde bir sınavda derece yaptım. Çok sevinmiştim. Babamın işi de Konya merkezli olunca 1990’da Konya’ya taşındık. O sene hem Lise 3’ü Konya Gazi Lisesinde okudum hem de YÖNTAŞ dershanesine gittim. O yıl ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliğini kazanarak 1991’in Eylül ayında Ankara’ya geldim.
ODTÜ yılları bana çok şey kattı. İngilizcemi geliştirdim, dersleri iyi anlamaya çalıştım. 1997’de mezun olur olmaz zaten işim hazırdı. Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e çalışmaya gittim. 1998 Mart’ında Özbekistan’ dan döndüm. Mayıs sonu gibi evlendim. Eşimde ODTÜ EE mezunudur. Sonrasında Ankara ve İstanbul’da yine elektrik kontrat işleri yaptım. Doğu Elektrik ve SASEL Elektrik’te projeler yaptım. O dönemde benim elimden tutan kişi ODTÜ EE 87 mezunu Hakan Damcı abiydi. Ondan çok şeyler öğrendim. Maddi olarak ta beni çok destekledi.
1999 Ağustos – 2000 Mart ayları arasında kısa dönem askerlik yaptım. Askerliğimin bir kısmı İstanbul Halkalı ’da, büyük bir kısmı ise Selimiye Kışlasında geçti. Askerlikte bile çok şey öğrendim ve onlara çok katkım oldu. On parmak klavye kullanmamdan dolayı çok hızlı yazıyordum. Ayrıca İngilizce bilmemden dolayı komutanlarımızla çok şeyler yaptık. S2/S3 yazıcısı konumunda idim. Askerlik sonrası Hakan Damcı abi ile çalışmaya başladım; ancak inşaat işleri bana göre değildi. Sektör değiştirmek istedim. O dönemde Türkiye’de ekonomi çok kötü idi. Zaten bu kötü gidiş 2001 yılının Nisan ayının başında patladı. Ben ise 2000 yılının Ağustos ayında New York’a yüksek lisans ve doktora yapmaya gittim. Oranın bursunu almıştım. Giderken cebime beş bin doları Hakan Damcı abi koymuştu. Hakan abiyi dil kanserinden dolayı 2019 yılının son günü kaybettik. Allah rahmet eylesin. Güzel insandı.
Hayat boyu hep meraklı idim. Bilgisayar ve teknoloji bilgim hep çok üst seviyede olmuştur. Yeni teknolojileri hızlı bir şekilde öğrenebiliyordum. Amerika’da iken çok proje yaptım. RF/Mikrodalga konularında güzel işler çıkardık. Master 3 yıl sonra bitti. Başka işlerle uğraştığım için uzamıştı. Bittikten sonra dönerim diyordum ama doktora hocam durumum dolayısıyla benim kalmamı istedi. Doktoraya devam et, hızlı bitirirsin dedi. Gerçekten de öyle oldu. Ders yükleri ve tez dahil doktora 2 sene içinde bitti. 4.0 ile bitirdim. Master’da tek bir AA- dersim vardı. 3.97 ile bitirmiştim. Orda kalmamı istediler; ancak annem babam dön dedi. Onlar Amerika’ya 2004 yılının sonunda gelmişlerdi. Onları bir güzel gezdirmiştim. Washington DC, New York city, Niagara Falls, Boston, Pittsburg, Indiana Bloomington, Indianapolis, Cleveland, Detroit ve daha birçok yer… Döndüğüm günü Prof. Dr. Hüseyin Arslan (Şimdi Medipol Üniversitesinde) haber vermiş. 24 Mart 2006 tarihinde dönmüş oldum. Hiçbir fikrim yoktu. Ne yapacağım belli değildi. Ama bir şeyler yaparız diyordum içimden. O akşam uçaktan inip Ankara’da kayınpederin evine geldim. Daha gelir gelmez sabit telefondan Dr. Ahmet Kaplan abi aramıştı. Sabah Osman Dur Bey seni bekliyor dedi. Türksat’ ada böylece başlamış oldum.
İlk etapta hızlı bir şirket girişi ve oryantasyon, sonrasında ise Fransa Toulouse şehrine Türksat 3A projesi için gidiş. Fransa’da nerdeyse 20 ay kadar kaldım. Toulouse şehrinde 13 ay kadar, 7 ay civarında ise Cannes şehrinde. Bu vesile ilede biraz Fransızcamızı da ilerletmiş oldum.
Mikrodalga konusunda doktora yapmış biri olarak uydu bizim için peynir ekmek gibi bir şey. Türksat’ta iken bazı kişilerin de Amerika’dan dönmesini sağladım. Güzel bir ekip olduk. Bu birlikteliğin bereketini de çok yaşadık. Hala sektörde etkin pozisyonlardayız. Ama yine de şöyle geriye doğru baktığımda hayatıma 6-7 uydu sığdırmışım. Benim 20 uydu yapmam lazımdı.
Hala bir öğrenci gibi oturup çalışıyorum, okuyorum, takip ediyorum. Merakım hiç bitmedi. Hatta şimdiki imkanlar çok daha rahat. Elinizin ucunda bir telefon var ve eskisi gibi artık arama motoru (search engine) bile kullanmıyoruz. Yapay zekâ programları daha özet bilgi veriyor.
İş hayatında çalışırken bir yandan doçentlik yayınlarımı tamamlamıştım. YÖK ÜAK’tan doçentliğimi aldım. Zamanı gelince de bir üniversiteye intisap ettik. Bugün için Karabük Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümünde hocayım. Aynı zamanda TUSAŞ Uzay Sistemlerinden sorumlu Genel Müdür yardımcısıyım. Üç çocuğum var. Onların eğitimine önem verdim. Ben dünya üzerinde epey bir yeri gezdim, gördüm. Bir kısmına onları da götürdüm. Bu bir maliyet konusu idi. Ben bunu bir yatırım gibi gördüm. Çocuklarımın hepsi Türkiye derecesi ile üniversiteye girdiler.
Hayatımda bana dokunan abilerim, hocalarım oldu. Bunlar Hakan Damcı, Prof. Dr. Ercüment Arvas, Prof. Dr. Atef Elsherbeni, Dr. Osman Dur, Prof. Dr. Abdullah Çavuşoğlu ve daha niceleri. Bugün öğretmenler günü. Hepsinin ellerinden öpüyorum. Hakan abiye Allah’tan rahmet diliyorum.
Lokman bey Ülkemizin göz bebeği Türksat hakkında neler söylemek istersiniz?
Türksat biz geldiğimizde yeni bir şirketti. İlk etapta yaşadıkları zorlukları hatırlıyorum. Ama bugün için bölgesinde ciddi bir operatör. Kurumsallaşması zamanla tamamlandı. Ancak bu süreçlerden geçerken sürekli birilerinin müdahalesi vardı. Çok daha iyi olabilirdi. Finansı yönetme noktasında zorluklar yaşadığını biliyorum. Yeni dönemde uydu konusunun belki diğer iş kalemlerinden ayrılması düşünülebilir. Kablo TV, e-devlet ve diğer iş kalemleri ile başarılı olmuş bir şirket. Ancak bir silkelenmeye ihtiyacı var. Liyakat konusu bence tekrar gözden geçirilmeli. Türkiye’de yalın örgüt (lean organization) konusu çok konuşulan ve uygulanan bir şey değil. Öyle olunca rekabet edemiyorsunuz.
TUSAŞ’a yapılan hain saldırı ile ilgili neler söylemek istersiniz ?
TUSAŞ Kıbrıs Barış Harekâtı yapılmadan bir yıl önce Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocanın da girişimleri ile kurulmuş bir şirkettir. Prof. Dr. Erbakan Hoca Başbakan Yardımcısı iken Genel Müdür olarak ODTÜ Makine Bölümünden Akademisyen Prof. Dr. Mehmet Akyurt’ u kurumun başına atıyor. Dr. Mustafa Hatipoğlu’ da asistan olarak görev yapıyor. Onların ilk etapta emekleri büyüktür. 1985’te TAI, Amerikalı bir şirket ile ortaklık olarak kuruluyor ve uçak yapma konusunda uzmanlaşıyorlar. TAI 2005 yılında hisseleri satın alınarak TUSAŞ’a katılıyor. Bugün geldiğimiz noktada TUSAŞ, artık ürünleri olan ve Savunma ve Havacılık kategorisinde Dünya’da ilk 50 içinde bulunan dev bir şirket konumundadır. Son yıllarda Anka III uçmuş, uçağımız KAAN ve helikopterlerimiz uçmuş. Türksat 6A haberleşme uydumuz yörüngeye girmiş. Bunlar tabii dikkat çekiyor. Bu saldırı bizim kenetlenmemizi sağladı. Bu ülkenin tam bağımsızlığı için daha sıkı çalışacağız. Şehitlik mertebesi gidebileceğimiz en şerefli, en yüksek mertebedir. Bir korku yaşamıyoruz.
Lokman bey Kariyer yolculuğunda gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Kariyer üzerinde çeşitli platformlarda çok şeyler anlattık. Burada yazmaya kalksam kitap olur. Onun için kısa birkaç mesaj vermeye çalışayım. Kariyeri bir kere her zaman seçemezsiniz. Çevre, ekonomik şartlar ve coğrafya gibi birçok etki vardır. Ancak birilerinin kariyerine bakınca o noktaya nasıl ulaşmışlar, şunu görüyoruz. Çok çalışmışlar. Boş işlerle uğraşmamışlar.
Gençler çok kitap okumalı, terlemeliler. Emek vermeliler. Hiçbir şey bedava değil. Meraklı olsunlar. Not almayı bir alışkanlık haline getirsinler. Kitap okuyan birilerini görüyorum, okuyor, güzel. Bu kadar mı? Mesela özet çıkarıp paylaşabilirler. Bir özet üretmek bile iştir. Size yazma konusunda çok şey katar. Sevdikleri işi yapsınlar, ya da yaptıkları işi sevsinler. Sevince insan yorulmuyor, bıkmıyor. Ben hala bu yaşta matematik çalışıyorum, kod yazıyorum, bu bana zevk veriyor. Bir problemi çözünce mutlu oluyorum. İşinizi sevmiyorsanız başarı beklemeyin.
Yapay zekâ çıktı, herşeyi onun yapacağını sanıyorlar. Öyle değil. Onu da yazan bir mühendis sonuçta. Arka planda neler oluyor, kafa yormanız lazım. Ben hazır programları kullanıyorum ama bir hesap varsa kendi kodlarımı da yazıyorum. Emin olmam lazım ne olup ne bittiğinden. Yoksa piyasadaki yazılımlar tasarım yapacaksa sen ne iş yaparsın?
Son olarak şunu söyleyeyim. Bir işte başarısız oluyorsanız bırakmayın. Ben yaparım deyin. Tekrar deneyin. Hatalarınızdan ders alın. İşin hakkını verin. Bir gün her şeyin kolaylaştığını göreceksiniz.
Lokman bey Türksat’ ta yaşamış olduğunuz bir hatıranızı bizimle paylaşabilir misiniz?
Türksat’ta 2008-2011 yılları arasında TV Platform Direktörü olarak görev yaptım. Bu dönemde Kablo TV’yi dijitalleştirme projesi vardı. Analog kanalları kapatıyor, yerine dijitalleri yerleştiriyorduk. Çok güzel işler çıkardık. Bir gün 50 küsur kanalın analogdaki yerini kapatma kararı almıştık. Yazılarımızı yazdık, acayip tepki çekmişti. Bugün geriye dönüp baktığımızda iyi cesaret diyorum. Kanallardan bazıları tabii ulaşacakları yerlere ulaşıp bizi tehdit ettiler. Ben böyle tehditleri çok gördüm, çok duydum. Kafaya koyduysam yapıyordum. Ülkenin menfaatine olan bir şeyde kişi ve kurumlar vız gelir, tırıs gider. İnsan bileğine güveniyorsa yapar. Bugün bile bu güven bende yüksektir. Bir eyvallahım olmadı kimseye, elhamdülillah. Hep doğruları söyledik ve doğruları yaptık.
Türksat’ta çalışan mesai arkadaşlarınıza mesajınız var mı? Buradan neler söylemek istersiniz?
Türksat bizim için bir okul gibi oldu. TV Platform Direktörlüğüm zamanında basın ve TV dünyasını çok iyi tanıdım. Mühendisliğime çok şey kattı. Zaten kendi isteğimle bu görevden ayrıldım. Çok kimse bana niye Direktörlüğü bıraktığımı söylüyordu. Benim işim uydu yapmaktı. Kazanacağım bilgi birikimini 3 yıldan az bir sürede almıştım. Benim için bitmişti. Direktörlüğü bıraktım, uydu tasarım kısmına geçtim. Bir yandan bazı üniversitelerde Uydu Haberleşme, Anten Teorisi ve İleri Matematik gibi dersler veriyordum. Tasarım içinde olmam bana çok şey katıyordu. Bazen insan konfor alanına girer ve körleşir. Ben kendimde buna izin vermedim. Maddi olarak hiç tereddüt yaşamadım. Direktörlüğü bırakınca arabam, telefonum gitti, maaşım düştü ama kim takar. Geldiğim noktada baktığımda çok çeşitli konularda kalem oynatacak kadar bilgim olmuş. Sadece mühendis değilim. Bir hukukçu kadar hukuk bilirim. Uzay hukuku konusunda da çok okumalarım var. Türkiye Uzay Ajansının hem kanununu hem kararnamesini hazırladım. Proje yönetimini çok iyi bilirim. Uluslararası projelerde çalıştım. Protokol, yazışma ve iş hayatında aklınıza gelebilecek hemen her şeyde tecrübelerim oldu.
Türksat’taki arkadaşlarımıza diyeceğim: Eğer konfor alanı (comfort zone)’na girdiyseniz hemen çıkın. Sizi öldüren bir şey o. Bu sadece Türksat için değil, başkanlığını yaptığım TÜBİTAK Uzay için de geçerli. Benim kurumlarda ortalama bulunmam 4-6 yıl olmuş. Türksat’ta 3 yıl direktörlük, 5 yıl uydu tasarım uzmanlığım olmuş. TR Anten şirketinin Genel Müdürü olarak 3,5 yıl görev yapmışım. TÜBİTAK Uzay’da ise 6 yıl kadar görev yapmışım. Benim bir konuyu derinlemesine öğrenmem kısa sürüyor. Sonra sıkılmaya başlıyorum. ‘’Değişim iyi bir şey. ‘’
Muhsin KEMİKLİ
Öz İletişim İş Sendikası Kültür Sanat Komite Başkanı